Genel Başkanımız Talip Geylan ve Genel Başkan Yardımcımız Erhan Bayram, ilk olarak Bursa ziyaretleri kapsamında Türk Eğitim Sen Bursa 1 ve 2 No’lu şubelerimiz ile Türkiye Kamu Sen İl Temsilciliğimiz ve Türk Sağlık Sen şubemizi ziyaret etti. Daha sonra Geylan ve beraberindeki heyet, Bursa Şubelerinin düzenlediği istişare toplantısına katıldı. Toplantıda Geylan, Bursa şube yönetim kurulu, ilçe, üniversite temsilcileri ve kadın komisyonlarıyla bir araya geldi.
Geylan ardından Balıkesir 1 No’lu Şubemizin yeni hizmet binasının açılışını gerçekleştirdi. Geylan, “Balıkesir 1 No’lu Şubemizin mülkiyeti sendikamıza ait olan yeni hizmet binasının açılışını gerçekleştirdik. Hayırlı hizmetlere vesile olmasını diliyorum. Açılışımıza katılan Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Ekrem Gökay Yüksel’e teşekkür ediyorum. Emeği geçen tüm arkadaşlarımı tebrik ediyorum.” dedi.
Daha sonra Genel Başkan, Balıkesir 1 No’lu şubemizin düzenlediği istişare toplantısına katılarak, şube yönetim kurulu üyeleri, ilçe ve üniversite temsilcileri, kadın komisyonları ile bir araya geldi. Genel Başkan ayrıca Edremit’te Balıkesir 2 No’lu Şubeyi ziyaret etti. Ardından Genel Başkanımız Talip Geylan, Balıkesir 2 No’lu Şube’nin teşkilat yöneticileriyle bir araya gelerek, gündemi değerlendirdi. Genel Başkan, “Yol arkadaşlarımızın azim ve kararlılığından ziyadesiyle memnun oldum. İnanıyorum ki, bu ihlaslı kadronun gayretleriyle Türk Eğitim Sen yetkili olacak ve eğitim çalışanlarının cesur sesi olarak yoluna emin adımlarla devam edecek.” diye konuştu.
Genel Başkanımız Talip Geylan daha sonra Yalova’da temaslarda bulundu. Yalova’da teşkilat yöneticilerimizle kahvaltı programında bir araya gelen Genel Başkan Geylan, “Yalova’da sendikal mücadelemize samimiyetle emek veren tüm yol arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.” diye konuştu. Daha sonra Geylan, Yalova Şubenin mülkiyeti kendine ait olan yeni hizmet binasının açılışını dualarla gerçekleştirdi.
Son olarak Genel Başkanımız Düzce Şube Başkanı Hasan Yeşilyurt’un annesinin vefatından dolayı taziye ziyaretinde bulundu.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Mitingimize tüm kamu çalışanlarını Ankara’ya bekliyoruz.
İstişare toplantılarında bir konuşma yapan Genel Başkanımız Talip Geylan, Türkiye Kamu Sen olarak 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün bu yıl Başkent Ankara’da yapılacağını hatırlattı. Geylan, “Bu sene 1 Mayıs’ın önemi daha fazladır. Çünkü 1 Ağustos 2025 tarihinde 8. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri başlayacak. Türkiye Kamu Sen olarak Toplu Sözleşme masasından beklentilerimizi ve taleplerimizi ilk olarak Ankara mitinginde kamuoyuyla paylaşacağız. Tüm kamu çalışanlarını mitingimize bekliyoruz.” dedi.
Sendikal vesayete hayır!
Genel Başkanımız sözlerine şöyle devam etti. “Bilindiği gibi 15 Mayıs tarihinde sendikaların üye sayıları tespit edilecek. 15 Mayıs’a kadar ortaya koyacağı gayretlerden dolayı şimdiden tüm teşkilatlarımıza teşekkür ediyorum. Bu dönem Türkiye Kamu Sen’e bağlı;
- Türk Eğitim Sen
- Türk Sağlık Sen
- Türk Büro Sen
- Türk Haber Sen
- Türk Yerel Hizmet Sen
- Türk Kültürü Sanat Sen
- Türk İmar Sen
- Türk Tarım Orman Sen
- Türk Ulaşım Sen
- Türk Enerji Sen
- Türk Diyanet Vakıf Sen yetkili sendika olacak.
Her zaman söylüyoruz; yetkiyi kendimiz için değil, kamu çalışanları için istiyoruz. 14 yıldır kamu çalışanları adeta sendikal bir vesayet altındadır.” diye konuştu.
Birinci dereye inmiş 475 bin kamu çalışanı, sözde yetkili sendikanın iş bilmezliği nedeniyle 3600 ek gösterge hakkına kavuşamadı!
3600 ek gösterge sözünün hayata geçirilmesi gerektiğini kaydeden Geylan, “Bilindiği gibi 7. Dönem Toplu Sözleşmelerinde sözde yetkili sendikanın imza attığı tutanakta, ‘1.Dereceye inmiş kamu çalışanlarının ek göstergelerinin 3600’e yükseltilmesiyle ilgili çalışma yapılacak’ ifadesi yer almıştı. Bu ucu açık ve muğlak bir ifadedir, Soruyorum: Neyin çalışmasını yapacaksınız?
Zaten kanun çıkmış, yürürlüğe girmiş, sadece kanuna bir cümle ekleyeceksiniz. Oysaki o tutanağa bu ibare yerine, ‘1.dereceye inmiş tüm kamu çalışanlarının ek göstergeleri 3600’dür’ denilmiş olsaydı, 475 bin kamu çalışanı 1 Ocak 2024 tarihi itibari ile bu haktan faydalanmaya başlamış olacaktı. Zira Toplu Sözleşme hükümleri kanun hüviyetindedir. Altına imza atıldığı an yürürlüğe girer. Bu basit gerçeği yetkili sendikanın başkanı da biliyor. Ama onun görevi işverene zaman kazandırmak. Bunun için diyoruz ki, yaklaşık 14 yıldır kamu çalışanları sendikal bir vesayet, bir esaret altındadır.”
Türkiye Kamu Sen her durum ve koşulda kamu çalışanın yanında yer alır!
Geylan sözlerine şöyle devam etti: “İşte kamusal alanı sendikal esaretten kurtaracak olan tek adres var; Türkiye Kamu Sen’dir. Şunu anlıyorum; bir sendika işveren ile masaya oturur, pazarlık yapar, pek tabi ki her talebine olumlu karşılık bulamayabilir. Nitekim Türkiye Kamu Sen olarak yetkili olduğumuz dönemde, yani 2009 yılına kadar o masadan her istediğimizi alamadık. Her talebimiz, beklentimize olumlu karşılık bulamadık. Ama hiç zaman kamu çalışanlarının Türkiye Kamu Sen olan güveni tahrip ve rencide olmadı. Kamu çalışanları, ‘Evet, Toplu Sözleşme masasında her istediğimizi alamadık ama Türkiye Kamu Sen o masada bizi adam gibi temsil etti. Kora kor, dişe diş mücadele verdi.’ dedi. Türkiye Kamu Sen, her durum ve koşulda çalışanlarının yanında saf tuttuğunu sahada da masada da gösterdi. Ama şu an karşı karşıya kaldığımız tablo bu değil. Bir milyonun üzerinde üyesi olan sözde sendika, masada çalışanlar adına değil adeta işverenin suflesiyle hareket ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Şuan memurlarımızın neredeyse tamamı dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının altına maaş alıyor
Türkiye Kamu Sen’in hazırladığı memur paketindeki bir kısım talepleri sıralayan Genel Başkan Talip Geylan, “Türkiye Kamu Sen geçmiş yıllarda olduğu gibi yine bu yılda kararlı, azimli bir mücadele ortaya koyacaktır. Çalışanların talep ve beklentileri doğrultusunda toplu sözleşme raporlarımızı hazırlıyoruz. Bilindiği gibi Türkiye Kamu Sen uzun bir süredir memur paketi altında talepleri gündeme taşıyor. Buna göre;
- Sözleşmeli istihdam kaldırılmalıdır. Kamuda 4/B statüsünde çalışanlar var, bu durumu asla kabul etmiyoruz. Kamuda aynı işi yapan kamu çalışanları farklı statülerde istihdam edilemez.
- Mülakata kökten karşıyız. Hem ilk atamalarda hem görevde yükselmelerde hem de yönetici atamalarında mülakata karşıyız. Bakınız KPSS’de başarı elde etmiş ve ilk 20 bine girerek atanmaya hak kazanmış öğretmen adayımızdan 1600 kişi mülakatlarda elendi. Bu günahtır. İnsanların yılları heba oluyor. Mülakat; adaletin, hakkaniyetin, liyakatin, ehliyetin katilidir.
- Tüm kamu çalışanlarının vergi dilimi yüzde 15’e sabitlenmelidir. Nisan ayından sonra birçok kamu çalışanı bir üst vergi diliminde yer alacak. Ocak-Şubat ayında alınan maaşları alamaz hale geleceğiz. Vergide, evrensel ve ahlaki kaide az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasıdır. Şuan memurlarımızın neredeyse tamamı dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının altına maaş alıyor. Bu noktada, tüm kamu çalışanları yüzde 15’lik vergi dilimine sabitlenmelidir.
- Tüm ilave ek ödemeler emeklilik kesintisine dâhil edilmelidir ki emeklilik maaşları ile yaşana bilinir hale gelsin.
- Şu an kamuda memur işi yapan ancak kadrosu Yardımcı Hizmetli sınıfında çalışan 110 bin çalışan var. Bu arkadaşlarımız sınavsız bir defa olmak üzere yaptıkları işe ve eğitim durumlarına göre GİH sınıfına alınmalıdır.
- Enflasyon farkını aylık maaşlara yansıtılsın. Enflasyon farkları 6 aylık zaman diliminde verildiği için memur ve emekli enflasyonun altında inim inim inliyor. Her zaman söylüyoruz; enflasyon farkı kadar zam yapılması sıfır zam yapılması demektir. Gerçek zam; artan milli gelirden, büyüyen ekonomiden kamu çalışanlarının ve emeklinin hak ettiğini alması demektir. Bu da enflasyon farkının üzerine refah payının verilmesi ile mümkün olacaktır.
- Görevi başındaki kamu çalışanlarına da bayram ikramiyesi verilmelidir.
- Seyyanen artışlar emekliliğe yansıtılmalıdır” diye konuştu.
Türkiye Kamu Sen’in özgül ağırlığı, sahip olduğu üye sayısının çok çok ötesindedir.
Geylan, “Sahaya indiğimiz zaman üyemiz olsun ya da olmasın tüm kamu çalışanları Tük Eğitim Sen’e bakıyor. Türkiye Kamu Sen’in özgül ağırlığı, sahip olduğu üye sayısının çok çok ötesindedir. Bu nedenle adam gibi sendikacılığın adresi Türk Eğitim Sen’dir. Sadece kamusal alan için önem arz etmiyoruz. Mensubu olduğumuz aziz milletimiz için de büyük bir ehemmiyet sahibiyiz. Aynı zamanda milli bir sivil toplum örgütüyüz. ‘Türkiye sevdamız, ekmek için kavgamız.’ diyerek yola çıkmış inanmışlar hareketiyiz. Biz her zaman ekmek kavgamızın önüne Türkiye sevdasını koyduk. Türkiye Kamu Sen’dir. Türkiye Kamu Sen’lilerin yokluğunu Allah bu ülkeye göstermesin.
Türkiye bizim her şeyimiz.
Bizim aklımızda hep Türkiye var.
Bizim dilimizde her daim Türkiye var.
Bizim gönlümüzde her zaman Türkiye var.
Biz Türkiye sevdalısıyız.
Bizim için;
Türkiye, Devletimizin kuruluş felsefesidir.
Türkiye, Anayasamızın ilk dört maddesidir. İstiklal Marşı’dır, Türkçe’dir, Başkent Ankara’dır.
Türkiye, ülkemizin devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ilkesidir.
Türkiye, laik, sosyal ve hukuk devleti anlayışıdır.
Bizim için Türkiye, Anayasa 42. Maddede ifade edildiği gibi, eğitim dilinin sadece ve sadece Türkçe olduğu bilincidir.
Bizim için Türkiye, Anayasa 66. Maddede anlamını bulan milli kimlik şuurudur.”
Proje okullarında asıl sorun; atama usulüdür.
Proje okullarında yaşanan temel sorunun atama usulü olduğunu bildiren Geylan, “Proje okullarında sorunun kaynağı yönetici ve öğretmen atama usulüdür. Sınavla öğrenci aldığımız bu okullarda okuyan çocuklarımız en az yüzde 10’luk dilimdeki öğrencilerimizdir. Ülkemizin geleceğini inşa edecek nesillerimizin yer aldığı okullarımızda öğretmen ve yönetici atamalarında hiçbir kriter aranmıyor olması asla kabul etmiyoruz. Yapılması gereken;
- Gerçekten özel program ve proje uygulayan kurumlarımız kapsam içerisinde bırakılarak, proje okullarının sayısı azaltılmalı,
- Bu okullarımızın idareci atamaları MEB Yönetici Atama Yönetmeliğine tabi olmalı,
- Proje okullarımızın öğretmen atamaları ‘birilerin’ ulufe aparatı olmaktan kurtarılarak, liyakati esas alan sınavla atama usulüne geçilmelidir.”
25 Bin Öğretmen Atama Sayısı Bir Hezimettir.
Genel Başkanımız Talip Geylan öğretmen atama sayısının yetersizliğine dikkatçekerek,“Bilindiği gibi geçtiğimiz hafta 25 bin öğretmen ataması yapılacağı duyuruldu. Atamaların 15 bini 2024 KPSS’ye giren, 10 bini ise Temmuz ayında yapılacak olan Akademiye Giriş Sınavına katılacak öğretmen adaylarımız arasından yapılacak. Bakınız şuan valiliklerimizin beyanlarına göre 86 binin üzerinde ücretli öğretmen çalıştırılıyor. Norm kadro açığı ise 101 bin 543. Bu sayılara rağmen bu sene sadece 15 bin öğretmen ataması yapılacak. 15 bin atama, 500 binin üzerinde atama bekleyen eğitim fakültesi mezunu öğretmen adaylarımız için bir hezimettir. Ama yetkili sendika başkanı öğretmen atama sayısını ‘müjde’ diyerek duyuyor ve hükümete teşekkür ediyor. 100 binlerce genç öğretmen adayımız isyanlarda. Telefonlarda genç öğretmen adaylarımız ağlayarak yıllarının heba olduklarını söylüyorlar. Teşekkür eden sendika başkanının tarafı neredir? İş bekleyen, ekmek bekleyen öğretmenlerimizin yanı mı? Yoksa işverenin yanı mı?” diye söyledi.
Üniversitelerimizde ‘Yarım Demokrasi’ değil ‘Tam demokrasi’ hâkim olsun!
Üniversiteler ile ilgili açıklama da yapan Geylan, “Daha önceleri rektörlük seçimlerinde sadece akademisyenler oy kullanır, sandıkta en çok oyu alan ilk altı adayın ismi YÖK’e gönderilir, ardından YÖK altı aday arasından üç tanesini Cumhurbaşkanı’na gönderir, Cumhurbaşkanı bu adaylardan birini rektör olarak atardı. Bu yöntemi sendika olarak çok eleştirir, ‘yarım demokrasi’ derdik. Keşke yakınmaz olsaydık, şimdi seçim de yok. Biz seçim usulünün düzeltilmesini beklerken, evdeki bulgurdan da olduk. Üniversitelerimiz her anlamda toplumun lokomotif kuruluşlarıdır. Her alanda olduğu gibi, toplumda demokrasi kültürünün yerleşmesi ve içselleştirilmesi anlamında da üniversitelerimiz öncü kuruluşlarımız olmalıdır. Rektör atamalarının, mutlaka tüm üniversite çalışanlarının hür iradeleriyle gerçekleştirilmesini, sandıktan en yüksek oyu alan kişinin de rektör olarak atanmasını sağlamalıyız. Bu konudaki düzenlemenin en kısa zamanda yapılmasını temenni ediyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Üniversitelerimizde işçi statüsünde çalışanların maaşları akademisyenlerimizden daha fazladır. Bir bilim insanımızın aklı geçim derdi ile meşgulken ondan bilim üretmesini bekleyemezsiniz.
Geylan sözlerini şöyle sürdürdü: “En önemli sorunlardan birisi de lisans düzeyinde akademik başarısı en yüksek olan öğrencilerimizin ‘meslek’ olarak akademisyenliği tercih etmemesidir. Ekonomik koşullarından dolayı, başarılı öğrencilerimiz geliri daha yüksek olan meslekleri tercih etmektedir. Bu da Türk akademisinin geleceği için önemli bir zafiyeti doğurmaktadır. Akademisyenlerimizin ekonomik şartlarının iyileştirilmesi talebi, sadece hali hazırda zorluk yaşayan bilim insanlarının mağduriyetini gidermekle kalmayacak, aynı zamanda üniversitelerimizin ve Türk bilim hayatının geleceğini de doğrudan olumlu etkileyecek bir tedbir olacaktır.”
21. Yüzyılının Türk asrı olmasında bilim insanlarımızın da lokomotif bir görevi var
Hak edilen ünvan ve kadroların akademisyenlere verilmesi gerektiğine dikkat çeken Genel Geylan, “Akademik yeterliliği sağlamış ancak kadrosunu alamıyor. Maalesef akademik yeterliliği sağlamış olması hak ettiğini ünvanı almasına yetmiyor. Yönetimin birinci halkasında olmanız gerekiyor ki doçent ya da profesör olabilesiniz. 21. Yüzyılının Türk asrı olmasında bilim insanlarımızın da lokomotif bir görevi var. Türk Eğitim Sen olarak akademik kadroların tahsisinde rutin bir yöntem olsun istiyoruz. Keyfiyeti sonlandırılsın, akademik yeterliliği sağlamış herkese hak ettiği ünvan kadro ve kontenjan sınırı olmaksızın verilsin” şeklinde konuştu.
İdari personele becayiş hakkı verilmesi yaşanan sorunlara bir derman değildir.
Üniversite idari personelinin sorunlarına da değinen Genel Başkanımız Talip Geylan, “İdari personele becayiş hakkı verilmesi yaşanan sorunlara bir derman değildir. Yüzde kaçı bu uygulamadan faydalanacak ki? Üniversitelerimiz bağlayıcı bir kapsamlı tayin/nakil yönetmeliği istiyoruz. Mazeret ve eş durumu tayinleri başta olmak üzere bu sorunu ortadan kaldıracak bir yönetmelik çıkartılmalıdır. İdari personelin eş durumundan tayin/nakil hakkı dahi bulunmamaktadır. Eş durumundan tayin hakkı verilmemesi; doğrudan anayasal ihlal suçudur. Çünkü Anayasanın 41. Maddesi aile birliğini sağlama hükmü veriyor. Hiçbir neden eş durumu tayinlerinin yapılmamasının gerekçesi olamaz. Daha fazla Anayasayı ihlal etmeyin!” dedi.
YÖK sessizliğini bozmalı!
Geylan sözlerine şöyle devam etti; “YÖK’ün üniversiteler arasında koordineyi sağlamaktır. Ama YÖK, yokları oynuyor. Akademik zam gündeme gelir, YÖK’ten ses yok. İdari personelin tayin/nakiller konuşulur, YÖK’ten yine ses yok. Akademik kadro tahsisinde hak kaybı var deriz, YÖK’ten yine ses yok. Sorunlar arşa yükselir ama YÖK duymaz. Artık YÖK’ün görünür olması gerekir.” diye konuştu.

















































